Ceza

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu ve Cezası

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu 299. maddede, Devletin Egemenlik Alametlerine ve Organlarının Saygınlığına Karşı Suçlar bölümünde özel olarak düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu madde 125’te Şerefe Karşı Suçlar bölümünde genel olarak düzenlenen hakaret suçundan ayrı bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.

Cumhurbaşkanına Hakaret suçunun oluşması hakkında Yargıtay “ bu suçun oluşumu için “Onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun düşünce veya duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibari ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunun tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez”  demektedir.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun, TCK 125’te Yer Alan Hakaret Suçundan Farkları Nelerdir?

  • Korunan Hukuki Değer Bakımından

    Hakaret suçunun koruduğu hukuki değer şeref ve saygınlık iken Cumhurbaşkanına hakaret suçunun koruduğu hukuki değer Yargıtay’a göre devletin siyasal iktidar yapısı ve Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır.

  • Gıyapta (İhtilatlı) İşlenmesi Bakımından

    Hakaretin mağdurun gıyabında işlenmesi halinde hakaretin cezalandırılabilmesi için suçun en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekmektedir. (TCK m.125/1 c.2) İhtilat, en az üç kişinin hakaret suçuna konu fiili öğrenmiş olmaları demektir. Ancak Cumhurbaşkanına hakaret suçunun gıyapta işlenmesi halinde ceza verilebilmesi için, ihtilat öğesi aranmamaktadır. Bu durumda suçun kovuşturulması için en az üç kişinin varlığına ihtiyaç duyulmamaktadır. Yargıtay’ın Cumhurbaşkanına gıyapta hakaret hakkındaki görüşü “Eylemin yüze karşı ya da yoklukta işlenmesi arasında fark yoktur. Gıyapta hakarette ihtilat öğesi aranmamaktadır.” şeklindedir.

  • Kovuşturulması Bakımından

    TCK m. 125’te yer alan hakaret suçu, kovuşturulması şikayete bağlı suçlardandır. Hakarete uğrayan mağdur kişi, suça konu fiil gerçekleştikten itibaren 6 ay içinde şikayet ettiği takdirde suç kovuşturulurken, Cumhurbaşkanına hakaret suçu şikayete tabi suçlardan değildir, re’sen kovuşturulmaktadır. Cumhurbaşkanına hakaret suçundan dolayı kovuşturma yapılması ise Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

  • Verilecek Ceza Bakımından

    Hakaret Suçu hakkında verilecek ceza, 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası iken Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu hakkında verilecek ceza, 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüştür.

  • Uzlaştırmaya Tabi Olma Bakımından

    Hakaret suçu, uzlaştırma prosedürüne tabi bir suç iken (CMK 231); Cumhurbaşkanına hakaret suçu uzlaştırmaya tabi bir suç değildir.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Cezası Ne Kadardır?

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun cezası Türk Ceza Kanununun 299. maddesinden 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmüştür. Yargılama yapmaya yetkili ve görevli mahkeme tarafından, suçun sabit görülmesi halinde verilecek ceza 1 yıl ile 4 yıl arasında hakimin takdirine göre değişmektedir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun alenen işlenmesi kanunda ağırlaştırıcı bir hal olarak düzenlenmiştir. Buna göre bu suçun alenen işlenmesi durumunda verilecek ceza 1/6 oranında artırılacaktır.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme Hangisidir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçunda yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir.

İfade Özürlüğü ve Sınırlandırılması Nasıl Değerlendirilir?

Türk hukukunda ifade özgürlüğü,  Anayasa tarafından koruma altına alınmıştır. Anayasa’nın 25. maddesi; “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” hükmü ile kişilerin ifade özgürlüğünü garanti altına almıştır.  Anayasada, kişilerin sahip olduğu düşünce ve kanaatlerini söz, yazı resim ve başka yollarla açıklayabilme ve yayabilme hakkı da hükme bağlanmıştır.

Anayasada güvence altına alınan ve temel hak ve hürriyetler arasında yer alan düşünce ve kanaat özgürlüğü Anayasa m. 13 gereği, ancak kanunla ve belirli şartlar altında sınırlandırılabilir. Bu sınırlandırılma geniş yorumlanmamalıdır. Anayasal güvence olan ifade özgürlüğünün ihlali anayasanın ihlalini oluşturur. Düşünce ve kanaat özgürlüğü kapsamındaki ifadelerin anayasaya aykırı şekilde sınırlandırılması bu sebeple hukuka aykırılık teşkil edecektir. Bireylerin düşünce ve kanaatlerini özgürce açıklayamaması anayasa temelinde olmasına rağmen, kişilerin eleştiri boyutunu aşmayan ifadelerinin cezalandırılması ve toplumdaki kişilerin ifade özgürlüğünün ihlal edilmesi demokratik toplumlarda kabul edilemez bir durumdur.

İfade özgürlüğünün sınırlandırılması hususunda Yargıtay görüşü şu şekildedir;

“İfade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin dar yorumlanması, sınırlandırma için önemli bir toplumsal ihtiyaç veya zorunluluğun bulunması, bu sınırlandırmanın meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılması, sınırlandırmada aşırıya gidilmemesi ve her halükarda hakkın özünü zedelemeyecek ölçüde yapılması gerekmektedir.” (T.C. Yargıtay 16.Ceza Dairesi,  2020/ 2262 E., : 2020 / 1804 K., 06.03.2020 K.T.)

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde İfade Özgürlüğü ve Sınırlandırılması Nasıl Değerlendirilir?

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi; “ Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir” hükmü ile ifade özgürlüğünün kapsamı belirlenmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin 2. paragrafında ise bu özgürlüklerin hangi koşullarda sınırlandırılacağı düzenlenmiştir; “…başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir”

Cumhurbaşkanına hakaret suçu ve ifade özgürlüğü değerlendirildiğinde, AİHS m. 17 “Bu sözleşmedeki hiçbir hüküm, bir devlete, topluluğa veya kişiye, sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerin yok edilmesi veya bunların sözleşmede öngörülmüş olandan daha geniş ölçüde sınırlandırılmalarını amaçlayan bir etkinliğe girişme ya da eylemde bulunma hakkı verdiği biçiminde yorumlanamaz” hükmü ile ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın yoruma açık olmadığını ve sözleşmede öngörülenden daha geniş yorumlanamayacağını katı şekilde ifade etmektedir.

Eleştiri, İfade Özgürlüğü Kapsamında Değerlendirilebilir mi?

Eleştiri, bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı, doğru ve yanlış yönleri ile değerlendirmek anlamına gelmektedir. Hakaret ve kaba sövme boyutunu aşmayan eleştiriler ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Bu bağlamda toplumumuzda yaşayan her bireyin, düşünce ve kanaat özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken eleştiri yapabilme ve yayabilme hakkı mevcuttur. Bu haklar Anayasa m. 25 ve m. 26 ile güvence altına alınmıştır. Bu sebeple söz konusu hakların ihlal edilmesi, anayasanın ihlali anlamına gelir. İfade özgürlüğü kapsamındaki açıklama ve eleştiri hakkı, toplumu ilgilendiren haberler söz konusu olduğunda daha geniş yorumlanmalıdır.

Eleştiri hakkı ele alınırken önemli olan husus, söz konusu ifadelerin hangi kapsamda değerlendirileceğidir. Kişilerin ifadelerinin bir olgu isnadı veyahut değer yargısı olup olmadığının belirlenmesi eleştiri kabul edilmesinde önemli bir husustur. Yargıtay’ın görüşü “…olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilmeyecekse, değer yargılarını destekleyecek ‘yeterli bir altyapının’ mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir.” şeklindedir.

Bireylere yönelik her türlü ağır eleştiri, kaba söz veya rahatsız edici söz hakaret suçu kapsamında değerlendirilmemelidir. Hakaret suçunu oluşturacak fiilin açıkça onur şeref ve saygınlığı rencide edici somut olgu isnadı veya sövmek fiilini oluşturması gerekir. Yalnızca “ nezaket dışı” ve “kaba hitap” niteliğindeki ifadeler, düşünce ve kanaat özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir.

Nitekim, her eleştirel ifadenin hakaret suçunu oluşturduğunun kabulü ve bu şekilde bireylerin özgürlüklerine müdahale edilmesi ve özgürlüklerinin sınırlandırılması anayasada güvence altına alınmış olup açıkça ihlal edilmesi elbette ki hukuka aykırıdır.

Yargıtay’a göre, siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler kaba sövme derecesinde olmayan eleştirilere, diğer insanlara nazaran daha fazla katlanmalıdır. Nitekim bulundukları konum itibari ile ve yaptıkları işler dolayısıyla eleştirilmeleri çok doğaldır. Kaba sövme niteliğinde olmayan eleştirilerin, kişilerin anayasal güvence altına alınan ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi demokratik toplumun gereğidir.

Ayrıca mahkeme kararlarında da yerleşik olan görüş; halkın temsilcilerinin eleştirilere daha açık olmaları, bireylerin de eleştirilerini güvenilir ve daha rahat biçimde dile getirerek sorunlarını açıklayabilmeleri sonucunu doğurduğu şeklindedir. Bu kapsamda örneklendirme yapmak gerekir ise “diktatör” şeklinde sarf edilen bir kelime mahkemelerce sövme ve hakaret etmek kastı taşımadığından eleştiri düzeyinde değerlendirilmektedir.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Hakkında Verilen Anayasa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları

Eon/Fransa Kararı

AİHM,  Herve Eon adlı Fransa vatandaşının, dönemin Cumhurbaşkanı Sarkozy için açtığı ‘Defol git, geri zekâlı’ yazılı pankartını, eleştiri olarak ifade özgürlüğü kapsamında kabul etmiştir. Fransa’nın onu bu sözlerinden dolayı mahkum ederek sözleşmenin ifade özgürlüğüne dair 10. maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir.

Mahkeme 10. maddenin 2. fıkrasının, siyasi söylem ve tartışma alanında ifade özgürlüğünün en üst düzeyde önem taşıdığı ve kamuyu ilgilendiren genel nitelikli sorunlara ilişkin alanlarda ifade özgürlüğüne sınırlama getirilmesine kesinlikle izin vermediğini hatırlatmaktadır. Bir siyasetçiye siyasetçi olması dolayısıyla yöneltilen eleştirinin sınırları, sıradan bir kişiye yöneltilen eleştirinin sınırlarından daha geniştir: ikincisinin aksine birincisi zorunlu ve bilinçli olarak fiillerini ve davranışlarını vatandaşların ve gazetecilerin dikkatli bir kontrolüne açık bırakmaktadır; dolayısıyla [siyasetçinin] daha fazla hoşgörülü olması gerekmektedir”

Lingens v. Avusturya Kararı

Viyana Bölge Mahkemesi, Lingens’i “ahlakdışılık” ve “şerefsizlik” tabirlerini kullandığı gerekçesiyle, hakaretten suçlu bulmuştur. AİHM, sözleşmenin ifade özgürlüğüne dair 10. maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir.

“Daha genel olarak siyasal tartışma özgürlüğü, Sözleşme’nin her noktasına egemen olan demokratik toplum kavramının tam da merkezinde yer alır. O halde, bir siyasetçiye yönelik eleştirilerin kabul edilebilir sınırları, özel bir şahsa yönelik eleştiri sınırına göre daha geniştir. Bir siyasetçi, özel şahıstan farklı olarak her sözünü ve eylemini bilerek ve kaçınılmaz bir biçimde, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açar; bu nedenle daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadır. Hiç kuşku yok ki, Sözleşme’nin 10/2. fıkrası, başkalarının, yani bütün bireylerin itibarının korunmasına imkân verir; bu koruma, siyasetçileri şahsi sıfatları dışında hareket ettikleri zaman da içine alır. Ancak bu gibi durumlarda söz konusu korumanın gerekleri, siyasi meseleleri açık biçimde tartışmanın yararıyla bağlantılı olarak tartılmalıdır”

“…başvurucunun ifade özgürlüğünü kullanmasına yapılan müdahalenin “başkalarının itibarlarının korunması için demokratik bir toplumda gerekli” bir müdahale olmadığı, izlenen meşru amaçla orantılı olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre sözleşmenin 10.maddesi ihlal edilmiştir…”

Daha detaylı bilgi almak için Bilgiç Hukuk Bürosu ile iletişim kurabilirsiniz.

0553 351 62 23

Avukat Ezgi Merve SAPMAZ

BİLGİÇ HUKUK BÜROSU


Bu metinden kısmen alıntı yapılması yahut metnin farklı bir mecrada paylaşılması durumunda alıntı yapılan yahut paylaşılan yazıya aşağıdaki ibareler eklenmelidir.

”Yukarıdaki makalenin tüm hakları yazarı Avukat Ezgi Merve SAPMAZ’e aittir ve makale, yazarı tarafından Bilgiç Hukuk Bürosu (www.bilgichukuk.com) sayfasında yayınlanmıştır.”

Av. Ezgi Merve Sapmaz

Avukat Ezgi Merve SAPMAZ, Bilgiç Hukuk Bürosu kurucusudur. Bilgiç Hukuk Bürosu Silivri'de ceza hukuku ve aile hukuku alanlarında çalışmaktadır. Bu sebeple Silivri Ceza Avukatı veya Silivri Boşanma Avukatı olarak tanınmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir